Siyasi bir kimliğim olmasa da; yıllardır düşünce ve edebiyat çalışmalarımla bir yurttaş olarak, günlük gelişmeleri takip etmekteyim. Sizleri de yazılı ve görsel basından ilgiyle izliyorum.
16.05.2023 saat:20.00’de TV100 kanalında, canlı yayındaki açıklamalarınızdan notlar aldım.
“Siyaset gerçekler üzerine kurulur” diyorsunuz. Peki bu gerçekler; “Türk milliyetçilerini ve Atatürkçüleri biz temsil ediyoruz” la mı sınırlıdır? Diğer partilerde de bu görüşlere sahip yurttaşlar olamaz mı? Kırmızı çizgimiz “…şunlardır” diyerek, bu haliyle bile uygulanmayan anayasamızdan 5 madde sıralıyorsunuz. Maksadınız tüm milleti, evrensel ve bilimsel gerçekleri kucaklamak ve barışa hizmet etmek ise; şunu dillendirmeniz gerekmez miydi?:
“Şeffaf, hesap verebilir, özgürlükçü, çoğulcu, katılımcı, demokratik, laik sosyal bir hukuk devletinden yanayım”
“Baskılar karşısında biz çekilseydik, birinci turda cumhur ittifakı kazanır ve balkon konuşmasını yapardı” diyorsunuz. Tamamdır, hakkaniyetli, kararlı, cumhuriyetçi ve milliyetçi bir tavır bu. Fakat bunun devamında; “Birinci turda kazandırmadıklarımızla asla ikbal ve koltuk uğruna pazarlık yapmayız, hata ve günahlarına ortak olup, kendimizle çelişemeyiz” demeniz gerekmez miydi? Bunu da tabana sormak; tutarsızlık ve ilkesizlik olmaz mı? Akademik bir kimliğiniz de var. Saat başı değişen bir söylem, bir ilkeye dayandırılabilir mi?
“Kürt seçmenin iradesine karışamayız” diyorsunuz fakat bunun devamını, demokratik ilkelerden beslenerek getiremiyorsunuz. Siz de çok iyi biliyorsunuz ki; toplumsal, kalıcı bir barış, Kürtlerin iradesini, beklentisini görmezlikten gelerek sağlanamaz. Bunu söylerken de, benim bir ”Kürt” kimliğine sahip olmam gerekmiyor değil mi? TBMM’ye seçmen özgür iradesiyle üye gönderen her görüş ve eğilim; demokratiktir, yasaldır, meşrudur. Siz nasıl ki, tepki oylaryla %5’e varan oy alarak vekil bile çıkaramadan, yönetim pazarlığı yapabiliyorsanız, YSP’nin seçmen iradesinin de yasama organı gibi, yürütme organında da olabilmesini, demokratik ve hukuk ilkeleri ölçeğinde kabul edebilmelisiniz.
Sizin oy potansiyelinizin yürütme organında, bir koltuğa dönüşmesini hak ettiğinizi ima ediyorsunuz.
Peki sizin en az iki katı oyunuzu alan ve “oy tercihlerine karışmam” dediğiniz Kürt seçmen, ”Nostalji ve hatıra olsun” diye mi sandığa gittiler? Barış ve toplumsal mutabakat, böyle bir söylem, dayatma ve beklentilerle sağlanabilir mi sizce?
Varsa elinizde somut bir suç bulgusu, unsuru, delili; hüküm kurma yetkisi devredilemez olan yargıya teslim etmelisiniz. Farz edelim ki, yürütme organında görev aldılar, o zaman da bir suç varlığı tespit edilirse, anında yasal yollar işletilir ve gereği yapılır. Yargı siyasetten, siyaset de yargıdan rol çalmamalıdır. Demokratik hukuk devletinde, siz de çok iyi biliyorsunuz ki, erkler ayrılığı ile denge denetleme sağlanır. Hiçbir yurttaşın, demokratik ve anayasal hak ve özgürlüklerine ipotek koyamayız.
Tersi olursa, bu bir önyargı, irade gaspı, yargısız infaz, adil yargılama ihlali, ihsas-ı rey, ihkak-ı hak, masumiyet ilkesi ihlali, hukuk güvenliği ve lekelenmeme hakkı ihlali olur.
Evrensel ve yerel ceza hukukuna göre, yasal bir delile dayalı, somut bir suç bireyseldir. Ceza ise dönemseldir. Suç işlemeden ve hüküm verilmeden, kimse suçlu sayılamaz. Cezasını çekmiş bir yurttaş da ıslah olmuş kabul edilir ve ömür boyu suçlu ilan edilemez.
Demokratik ve yasal her eğilime saygılı, barış ve özgürlükten yana bir yurttaş olarak, uyarılarımın dikkate alınmasını umut eder, sizlere ve yol arkadaşlarınıza saygılar sunarım.
Samsun, 17.05.2023
Ali Rıza MALKOÇ
malkoc.org
BİR YORUM YAZINIZ