İnanç ve tüm türevleri; subjektif, öznel, soyut kanaat, kanı ve değerler üretir. Böyle bir temel üzerine inşa edilir. İnanç deyince aklımıza dini inançlar gelmemeli yalnızca. Psikolojik takıntılar, Tanrı tanımazlık, sipritüel ve bazı felsefi akımlar da inanç kategorisindedir. Yalnız başına bir yaşam kurgusuyla yola çıkmışsanız; inanç sizin için bir umut, ideal, güven, cesaret, huzur ve umut kaynağıdır. Artık bir aile olmuşsanız; temel değerleri, karşılıklı sevgi saygıyı inançlarla şekillendirmenin yanında, gelenek/ görenek/kural ve yasaları da dikkate almak zorundasınız. Hele hele iş dünyası, eğitim, sağlık, güvenlik ve idari/siyasi bir yönetim mekanizmasında görev almışsanız; inanç, gelenek ve görenekler veya inisiyatif, keyfi yaklaşımlar asla belirleyici unsur olamaz. Anayasa, yasa, yönetmelik, kararname ve tüzükler her yurttaşa eşit hak ve sorumluluklar yükleyen, herkesi bağlayan kurallardır. Demokratik, laik, anayasal, ekonomik ve sosyal hukuk devletinden beklediğimiz ve anladığımız budur. İnançlarla toplumu yönetmeye kalkışırsak, akıl, mantık, bilim, hukuk, eşitlik ve özgürlük ikinci plana düşmez, yok olur gider. Dini iktidara taşıdınız diyelim. Hangi din ve bu dine inanmayanlar nasıl yönetilecek? Çoğunlukla bir dini inanç üzerinde anlaştığımızı varsayalım. O dinin hangi mezhebine uyacaksınız? Hadi mezhep faktöründe de oy çokluğu ile bir karara vardık. Hangi tarikatın, hangi cemaatin hangi fraksiyonunun borusu ötecek? Herkes inancını kendisine saklasın, doyasıya yaşasın fakat başkasına dayatmaya, devlet nizamına dini inançla şekil vermeye yeltenmesin. Asırlardır yaşanmış deneyimlerden ders çıkarmayıp, ısrarla o kapıyı zorlamak; hem dine, hem devlete, hem yurttaşa hem de hukuk düzenine zarar vermektedir. Din devletinde yaşamakta ısrarcı olanlar için, onlarca model toplum var. Kabullenebiliyorlarsa, oraları da tercih edebilirler. Fakat anayasal yurttaşlık ve demokrasi/hukuk bilincinde uzlaşabileceğimiz hiç bir yurttaşa bunu önermeyiz. Yüksek bilinç, yeterli donanım, kararlı irade ve organize bir toplum için; atalarımızdan miras bu güzel yurdumuz, 150 milyon insanı bile barındırabilecek niteliktedir. Menfaatleri çakışan, kuyrukları birbirine değen, bağnazlıkta ısrar edenlerin kavgasıyla, bir üst lige çıkmayı henüz başamadık. Hayaliyle avunuyor, boş vaadlere umut bağlıyoruz şimdilik. Herkesin yanında taşıyacağı; kalıcı, kapsayıcı, kuşatıcı, kucaklayıcı, eşitlikçi, temsilde adaletçi, özgürlükçü, hukuku üstün tutan ve bağlayıcı bir anayasa yapsak da iş bitmiyor. Onun garantörü olan, uygulayan, uygulatan, denetleyen bir ortak irade gerekiyor. Anayasayla başlayıp, tüm yasaları güncelleyerek; umut, cesaret, huzur ve güven ortamının yaratılmasını arzuluyoruz. Gücümüzü ve birikimimizi yanlış yere harcadığımızın farkına vardığımızda, ilk adımı atmış olacağız.
Bursa, 15.07.2023
Ali Rıza Malkoç
arm.web.tr
BİR YORUM YAZINIZ