Dürüstlük ilkesi; akıl, mantık, vicdan, empati, sempati, sevgi, adalet, samimiyet ve merhametin beslediği ve desteklediği en yüce insani süzgeçtir. Olduğu gibi görünmek, göründüğü gibi olmaktır. Ve olması gerektiği gibi davranabilmektir.
Dürüstlük; karar, eylem, duygu, düşünce ve tüm karşılıklı ilişkilerde ilk filtredir, mihenk taşıdır. Buradan geçemeyen bir olgu/olay/hüküm; insani ölçekte geçersizdir, boşa düşer. Dürüstlük, bir toplumda, tüm meslekleri, aidiyetleri, gruplar ve kimlikleri ilgilendirir. Hiçbir birey bundan muaf ve imtiyazlı tutulamaz.
Dürüstlüğün de insan bilincinde ve toplum hafızasında olumlu bir imaj bırakabilmesi ve fonksiyonel olabilmesi için; devamında akıl, mantık, bilim, somut gerçeklik, tutarlılık, süreklilik, şeffaflık süreçlerinden de yara almadan geçmesi gerekmektedir.
Bunu ilke edindiğimizde; düşüncelerimiz, sözlerimiz, kararlarımız ve eylemlerimiz arasında tutarlılık göstererek, kendimizi ve başkalarını kandırmadan yaşamayı amaçlarız.
Dürüstlük; opsiyonel, modifiyel bir aksesuar, imaj materyali, inanç objesi değildir. Hem insani, hem vicdani, hem de yasal bir zorunluluktur. Dürüstlük ilkesi ve etik değer barajlardan geçemeyen hiçbir iddia, şüphe, kuşku, itham, isnat, hüküm ve savunma meşru değildir. Usûl esastan önce geldiğine göre, dürüstlük de usûl kapsamındadır.
Bir toplumda adalet ve yargının bağımsızlığı, tarafsızlığı, yansızlığı, bağlayıcılığı ve üstünlüğü hüküm süremiyorsa; dürüstlük, etik ve ahlaki değerleri, diğer toplumsal bileşenlerden beklemek de hayalperestlik olur.
Türk Medeni Kanunu Madde: 2-3 (*) ve HMK 29.(**) Maddesi ve diğer yasal zorunluluklar; anayasaya yurttaşlık bağı ile bağlı olan her bireyi, eylem, karar ve çift taraflı tüm toplumsal ilişkilerde dürüst davranmaya ve iyi niyete davet eder ve zorlar.
Anayasa’nın 138. maddesi, hakimlerin bağımsızlığını ve tarafsızlığını güvence altına alır. Bu madde, yargı etiğinin temel dayanağı olarak kabul edilebilir. Ayrıca, Anayasa’nın 2. maddesi Türkiye Cumhuriyeti’nin hukuk devleti olduğunu belirtir ve bu da yargı etiğinin önemini vurgular.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS): AİHS’nin 6. maddesi, adil yargılanma hakkını güvence altına alır. Bu hak, yargı etiğiyle yakından ilişkilidir.
Avrupa Konseyi Yargıçlar İçin Etik Kuralları: Avrupa Konseyi tarafından kabul edilen bu kurallar, Avrupa ülkelerindeki hakimler için etik standartlar belirler.
Alman düşünür Immanuel Kant der ki: “Hukuka göre, bir adam bir başkasının haklarını ihlal ettiğinde suçludur. Etikte ise, sadece bunu yapmayı düşündüğünde suçludur.”
Hukuk felsefesi, ceza hukuku ve yargı etiği alanlarında da yoğun okumalar yapmış bir yazar/şair/düşünür olarak, bu kanaatlere varmam çok zor olmadı. Anayasa, yasalar ve yargı etiği; kişiye ve kuruma göre etki ve fonksiyonu farklılıklar göstermeyen evrensel kriterlerdir. Hele hele Yargı etiği; bu mesleği icra eden herkesi bağlar. Tercih ve takdire bağlı, opsiyonel değildir.
Türk Yargı Etiği Bildirgesi (14 Mart 2019 Perşembe Resmî Gazete Sayı : 3071); Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü’nün 14/11/2006 tarih ve B.03.0 Per.0.00.01/ 100289 sayılı genelgesi. Ayrıca bkz. Avrupa Konseyi. Yargı Etiğine İlişkin Uluslararası Temel Standartlar-Türkiye’de Yargı Etiğinin Güçlendirilmesi Projesi Türkiye Cumhuriyeti Yargıtay Başkanlığı. Yargıtay Yargı Etiği İlkeleri. Türk Yargı Etiği Bildirgesi(2019). HSK. Türk Yargı Etiği Bildirgesi (R.G. 14/03/2019, Sayı 30714).
Önemli olan “Bağımsız ve tarafsız bir yargıya ulaşmanın yöntemlerinden biri de yargı etiğinin hâkimler ve savcılar tarafından içselleştirilmesidir.”
Yargı etiği, opsiyonel ve ikinci plana atılabilecek bir kavram değildir. Yasal dayanakları: BM Bangalor Yargı Etiği ilkeleri Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun 27.06.2006 tarih ve 315 sayılı kararı ile; savcılar için etik ilkeleri belirleyen Budapeşte İlkeleri ise yine Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun 10.10.2006 tarih ve 424 sayılı kararı ile benimsenmiştir. Türk Yargı Etiği Bildirgesi’ 06.03.2019 tarihinde HSK Genel Kurulu tarafından kabul edilmiş ve kamuoyu ile paylaşılmıştır. Bildirge 14.03.2019 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanmış ve bildirgenin kapsadığı tüm hâkim ve savcılara tebliği gerçekleştirilmiştir.
Dayandığı ilkeler: Bağımsızlık, Tarafsızlık, Dürüstlük, Eşitlik, Mesleki yeterlilik, Gizlilik, Saygınlık.
Yargı etiği ve hak ihlalleri; “hukuka aykırılık, özensizlik, mesleki yetersizlik, maddi hata, yetki ve fonksiyon gaspı, keyfilik vb. nitelendirme ile kalmamalı, muhakkak caydırıcı bir yasal yaptırımı da olmalıdır.
Bireysel ahlakı tam oturmamış bir idareciden, toplumsal etik kurallarına uyması beklenemez.
Yasama, yürütme, yargı erkleri arasındaki ayrılık; çatışma ve çarpışma anlamında değil; sistemin denge-denetleme ve sürdürülebilirliği için üçlü sacayağıdır. Anayasada tarif edildiği gibi uygulanması da; toplumsal hukuk bilincimizin niteliği ve yüceliğine bağlıdır.
Dönüp dolaşıp sözü; ahlak, adalet, bilim ve bilinç kavramlarına bağlıyoruz. Buna mecburuz.
Toplumlar düştüğü yerden kalkmak zorundadır. Ve Bir kısmının ayağa kalkmayı önemsememesi, diğerlerinin mücadelesine de ilave yük ve yükümlülük getirmektedir.
– – – – –
(*) Türk Medeni Kanunu Madde 2: Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.
Madde 3- Kanunun iyiniyete hukukî bir sonuç bağladığı durumlarda, asıl olan iyi niyetin varlığıdır.
Ancak, durumun gereklerine göre kendisinden beklenen özeni göstermeyen kimse iyi niyet iddiasında bulunamaz.
(**) HMK Madde 29: (1) Taraflar, dürüstlük kuralına uygun davranmak zorundadırlar. (2) Taraflar, davanın dayanağı olan vakıalara ilişkin açıklamalarını gerçeğe uygun bir biçimde yapmakla yükümlüdürler.
Samsun, 20.10.2024
Ali Rıza MALKOÇ
arm.web.tr
BİR YORUM YAZINIZ